Muhalif basın gerçekleri yazmaya devam ediyor
Paradise Papers'in Türkiye ayağında işin ucu Başbakan Binali Yıldırım ve Erdoğan'ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak'a kadar uzandı. Normal bir ülkede medyanın bu ilişkileri didik didik edip hesap sorması gerekiyordu.
Ama Türkiye normal bir ülke olmadığı için medya hesap sormak yerine, çocuklarının «Offshore» hesapları ve şirketlerinin varlığını kabul eden Yıldırım, bunun haberini yapan Cumhuriyet gazetesine hesap sormak için dava açtı.
Yücel Özdemir 1968‘de Varto’da doğdu, Köln‘de yaşıyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nde okuduğu sırada Evrensel Gazetesi‘nin önceli olan haftalık haber-yorum dergisi “Gerçek”te sorumlu yazıişleri müdürü olarak gazeteciliği başladı.
Ordu içerisinde Kürtlerin, Alevilerin ve solcuların takip edildiğine dair gizli belgeler dergide yayınlandıktan sonra hakkında “vatana ihanet” suçlamasıyla dava açıldı. Ağustos 1993‘te Almanya‘ya sığınma başvurusu yapmak zorunda kaldı. Özdemir, yayınlandığı gündem bu yana Evrensel gazetesine Almanya‘dan haberler ve köşe yazıları yazıyor. Münih Eyalet Mahkemesi‘nde devam eden NSU Davası‘nda kura çekimiyle akreditasyonu kabul edilen 50 gazeteci arasında yer alıyor ve buradaki yerini Neues Deutschland gazetesiyle paylaşıyor.
Garip bir durum. Bir taraftan yazılanların doğru olduğunu, ortada bir suçun bulunmadığını söyleyen Yıldırım, diğer taraftan «kişilik haklarının» zedelendiğini ileri sürerek gazeteden 500 bin TL'lik maddi tazminat talep etti.
Büyük bir olasılıkla dava Yıldırım ve çocuklarının lehine, Cumhuriyet'in aleyhine sonuçlanır. Böylece, Paradise Papers'le Yıldırım ailesi ve hükümetle ilgili oluşan olumsuz imaj da temize çıkarılmış olur.
Daha önce de «Malta Files»te Erdoğan ailesi ve damadı hakkındaki iddiaları yazan Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat hemen savcılık tarafından ifadeye çağrılmış, yazıya ulaşmayı da mahkeme kararıyla engellenmişti.
Her iki durumda da iddiaların doğruluğu değil, neden haberleştirildiği sorgulanıyor. Bununla elbette muhalif gazetelere mesaj veriliyor.
Görüldüğü gibi, yönetenler her durumda halkı suçsuz olduklarına inandırabiliyorlar. Tabii ki kontrol altında tuttukları devasa medya gücü sayesinde.
Bugün asıl olarak hükümetin propaganda makinesi görevini üstlenen «yandaş basın»la, hükümetten çekindiği için gerekleri yazamayan «korkak basını» okuyan ve izleyen geniş kitleler, ne yazık ki gerçekleri göremiyor, dolayısıyla da tepki gösteremiyor.
Türkiye'nin bu duruma gelmesinde «yandaş basın»ın büyük bir sorumluluğu var. Otoriter rejime karşı mücadele edenlerin en büyük sorunu seslerini geniş kesimlere duyuramamalarıdır.
Bianet'in Sınır Tanımayan Gazeteciler (ROG) ile birlikte hazırladığı ve bir süre önce yayınlanan «Medya Raporu»na göre, ülkede en çok izlenen 10 televizyon kanalından 7'si doğrudan hükümet partisiyle bağlantılı. Bağlantılı olmayan Doğan Medya'nın (CNN Türk, Kanal D, Hürriyet) artık doğrudan bağlantı içinde olmasına da gerek çok. Çünkü hükümeti eleştiren gazetecilerin işten atılması, bazı programların yayından kaldırılmasıyla bu medya grubu da artık hükümetin destekçisi. Patronlarının ticari çıkarları, doğru haberden, iyi gazetecilerden daha önemli olduğu için fazla bir direnç gösterilmedi.
Hükümet medya üzerindeki gücünü sürekli artırırken, muhalif medya organlarını, gazetecileri, yazarları ve aydınları susturmak için bütün yöntemleri kullanıyor. 15 Temmuz darbe girişinden sonra Gülen Cemaati'ne yakın televizyonların yanı sıra, Kürtlerin, Alevlerin ve işçilerin sorunlarını ele alan televizyon kanalları ve radyoların tümü kapatıldı.
Bunlar arasında yer alan Hayatın Sesi'ne bir de dava açıldı. Şimdi kapatılan televizyonun yöneticileri terör propagandasıyla yargılanıyor.
Öyle anlaşılıyor ki; hükümet bugüne kadar ayakta kalmayı başaran Evrensel, Cumhuriyet, Birgün gibi az sayıdaki gazete ve az sayıdaki internet sitesini mali ve politik olarak zor durumda bırakmanın hesabı içinde.
Bu zor koşulların aşılması için her zamankinden daha fazla politik ve maddi dayanışma ve desteğe ihtiyaç olduğu açık. Deniz Yücel'in de ifade ettiği gibi «Diktatörlüğe karşı çıkan Cumhuriyet, Evrensel ve Birgün ile dayanışmak için Türkçe bilmeye de gerek yok.»
Dahası benin de yazarı oldum Evrensel, internet sitesinden İngilizce haberler yayınlayarak, Türkiye’deki gelişmeleri doğrudan dünyaya duyuruyor. Diğer muhalif gazeteler de bu yönde önemli çaba harcıyor. Bu nedenle, Türkiye'den doğrudan haber almak için de bugün muhalif basının desteklenmesi büyük bir önem taşıyor.
«Başka Türkiye’de gerçekleri yazmaya devam eden »başka basın« bu zor dönemde Almanya’dan da dayanışma bekliyor.
Das »nd« bleibt. Dank Ihnen.
Die nd.Genossenschaft gehört unseren Leser*innen und Autor*innen. Mit der Genossenschaft garantieren wir die Unabhängigkeit unserer Redaktion und versuchen, allen unsere Texte zugänglich zu machen – auch wenn sie kein Geld haben, unsere Arbeit mitzufinanzieren.
Wir haben aus Überzeugung keine harte Paywall auf der Website. Das heißt aber auch, dass wir alle, die einen Beitrag leisten können, immer wieder darum bitten müssen, unseren Journalismus von links mitzufinanzieren. Das kostet Nerven, und zwar nicht nur unseren Leser*innen, auch unseren Autor*innen wird das ab und zu zu viel.
Dennoch: Nur zusammen können wir linke Standpunkte verteidigen!
Mit Ihrer Unterstützung können wir weiterhin:
→ Unabhängige und kritische Berichterstattung bieten.
→ Themen abdecken, die anderswo übersehen werden.
→ Eine Plattform für vielfältige und marginalisierte Stimmen schaffen.
→ Gegen Falschinformationen und Hassrede anschreiben.
→ Gesellschaftliche Debatten von links begleiten und vertiefen.
Seien Sie ein Teil der solidarischen Finanzierung und unterstützen Sie das »nd« mit einem Beitrag Ihrer Wahl. Gemeinsam können wir eine Medienlandschaft schaffen, die unabhängig, kritisch und zugänglich für alle ist.