Erdoğan’ın Muhalif basını susturma planı: Satın alma ve el koyma
Beş ay önce bu köşede Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi AKP’nin basın üzerinde amansız bir baskı kurduğunu, bütün muhalif sesleri susturmak için büyük bir çaba harcadığına yer vermiştik. Bu nedenle de »Başka bir basın mümkün ve zorunlu«1 demiştik. Aradan geçen beş ay içinde basın ve gazeteciler üzerinden baskılar yoğunlaşarak devam etmekle birlikte iki önemli gelişme yaşandı.
Birincisi, Türkiye’nin en büyük medya grubu Doğan Grubu’nun Erdoğan’a çok yakın küçük bir medya grubu olan Demirören Holding’e satılması idi. Bu sefer küçük balık büyük balığı Erdoğan’ın isteği üzerine yuttu.
Yücel Özdemir 1968‘de Varto’da doğdu, Köln‘de yaşıyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nde okuduğu sırada Evrensel Gazetesi‘nin önceli olan haftalık haber-yorum dergisi “Gerçek”te sorumlu yazıişleri müdürü olarak gazeteciliği başladı.
Ordu içerisinde Kürtlerin, Alevilerin ve solcuların takip edildiğine dair gizli belgeler dergide yayınlandıktan sonra hakkında “vatana ihanet” suçlamasıyla dava açıldı. Ağustos 1993‘te Almanya‘ya sığınma başvurusu yapmak zorunda kaldı. Özdemir, yayınlandığı gündem bu yana Evrensel gazetesine Almanya‘dan haberler ve köşe yazıları yazıyor. Münih Eyalet Mahkemesi‘nde devam eden NSU Davası‘nda kura çekimiyle akreditasyonu kabul edilen 50 gazeteci arasında yer alıyor ve buradaki yerini Neues Deutschland gazetesiyle paylaşıyor.
İkinci gelişme de Kürt basının sembolü Özgür Gündem’in devamı Özgürlükçü Demokrasi gazetesine ve basıldığı Gün Matbaasına devletin el koymasıydı. Gazetenin yayını hiçbir karar gösterilmeden durdurduruldu. Çalışanlar gözaltına alındı. Matbaaya el konulduğu için Türkiye’nin tek günlük Kürtçe gazetesi Welat (Ülke) da basılamadığı için yayın hayatına dijital devam etmek zorunda bırakıldı. Erdoğan karşıtı iki sembol medya kurumuna bir hafta arayla yapılan operasyonların elbette »sembolik« anlamı var.
Gelenekse olarak Kemalist devletin sözcüsü, halen de logosunun altında »Türkiye Türklerindir« yazan Hürriyet’in de içinde olduğu medya grubunun siyaseten Erdoğan’ın kontrolüne geçmesi, eski devletle mücadelede başarı açısından bir sembol olma özelliği taşıyor. Türk basının »amiral gemisi« Hürriyet’i ele geçirmek savaşta önemli bir kaleyi fethetmeye benziyor.
Doğan Grubu’na bağlı gazeteler ve televizyonlar uzun bir süre Erdoğan’ın kurmak istediği tek adama dayalı İslamcı rejime karşı çıktı, onunla mücadele edenlere destek verdi. Kamu kurumlarında türban takılması, Almanya’da ortaya çıkan Deniz Feneri skandalı, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olması gibi pek çok önemli gelişmede Erdoğan’a ve AKP’ye tavır aldılar. Asıl dayandığı halen ordu ve bürokrasi içinde etkili olan Kemalistlerdi.
Bu direniş Erdoğan tarafından mitinglerde açık olarak hedef gösterilmek, ekonomik baskılar ve vergi cezalarıyla kırılmak istendi. Ceza ve tehditler karşısında sürekli geri adım atıldı. Erdoğan’ın istemediği gazetecileri, yazarları ve televizyoncular işten çıkarıldı. Sürekli uzlaşma yolu arandı. Bu süreçte yayınların içeriği aşamalı olarak Erdoğan’la uyumlu hale getirildi. İstediği yazarlar Hürriyet’de yüksek maaşla yazmaya başladılar.
Bütün bunlara rağmen Erdoğan için yapılanlar yeterli olmadı. Sonunda Doğan Grubu siyasi ve ekonomik baskılara dayanamayarak satışa mecbur edildi. Grubun sahibi Doğan Ailesi bir bakıma parasını kurtardı da denilebilir. Nihayetinde sürecin sonunda kayyumla el de konulabilirdi.
Bütün otoriter rejimlerde olduğu gibi Türkiye’de de önce sol-sosyalist, Kürt ve Alevi yayınlar hedef alındı. Ekim 2016’da 12 televizyon kanalı birden kapatıldı. Kapatılmaları Doğan Grubu’nun yayın organlarına haber dahi olmamıştı.
Gelinen aşamada tek sesin çıktığı bir Türkiye için yapılan baskı ve cezalandırmalarda ilerleme sağlamış durumda. Var olan muhalif basını her açıdan teslim alma, özellikle 2019 seçimleri öncesinde asıl politika haline getirilmiş durumda. Buna rağmen Erdoğan’ın seçilmesi kesin değil. Kontrol edemediği basını satın alma, satın alamadığına el koyma şeklindeki planla muhaliflerin tek adam rejimine destek vereceğini sanıyorlar. Halbuki, her baskı ve el koyma haksızlığı, otoriterliği daha çarpıcı hale getiriyor ve bu tepkilerin büyümesine vesile oluyor.
Susturulmak için el konulan Özgürlükçü Demokrasi’nin geldiği muhalif basın geleneği geçmişte olduğu gibi bugünde baskıları aşarak yoluna devam edecek tecrübeye sahip.
Die deutsche Fassung können Sie hier lesen.
Das »nd« bleibt gefährdet
Mit deiner Hilfe hat sich das »nd« zukunftsfähig aufgestellt. Dafür sagen wir danke. Und trotzdem haben wir schlechte Nachrichten. In Zeiten wie diesen bleibt eine linke Zeitung wie unsere gefährdet. Auch wenn die wirtschaftliche Entwicklung nach oben zeigt, besteht eine niedrige, sechsstellige Lücke zum Jahresende. Dein Beitrag ermöglicht uns zu recherchieren, zu schreiben und zu publizieren. Zusammen können wir linke Standpunkte verteidigen!
Mit deiner Unterstützung können wir weiterhin:
→ Unabhängige und kritische Berichterstattung bieten.
→ Themen abdecken, die anderswo übersehen werden.
→ Eine Plattform für vielfältige und marginalisierte Stimmen schaffen.
→ Gegen Falschinformationen und Hassrede anschreiben.
→ Gesellschaftliche Debatten von links begleiten und vertiefen.
Sei Teil der solidarischen Finanzierung und unterstütze das »nd« mit einem Beitrag deiner Wahl. Gemeinsam können wir eine Medienlandschaft schaffen, die unabhängig, kritisch und zugänglich für alle ist.