Erdoğan Almanya'dan neden memnun ayrıldı?

  • Yücel Özdemir
  • Lesedauer: 4 Min.

Üç günlük ziyareti boyunca değişik tartışmalara yol açan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gezisinin son durağı Köln’de yaptığı konuşmada, görüşmelerin başarılı geçtiğini, Almanya'dan memnun şekilde ayrıldığını söyledi.

Erdoğan memnun ayrılınca, birkaç ay öncesine kadar Almanya'ya hakaretleri manşetlerine taşıyan, Başbakan Merkel’i Hitler’e benzeten gazeteler bu kez »Berlin’le ikinci bahar« (Karar), »Sıcak karşılama, güçlü işbirliği« (Sabah), »Dostluğu perçinledik« (Yeni Şafak) başlıklarını attı. Türkiye'den bakınca Türk-Alman ilişkileri normal seyrine girmiş görünüyor. Çünkü »otoriter lider« en üst düzeyde »devlet misafiri« olarak karşılandı.

Yücel Özdemir
 

Yücel Özdemir 1968‘de Varto’da doğdu, Köln‘de yaşıyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nde okuduğu sırada Evrensel Gazetesi‘nin önceli olan haftalık haber-yorum dergisi “Gerçek”te sorumlu yazıişleri müdürü olarak gazeteciliği başladı.

Ordu içerisinde Kürtlerin, Alevilerin ve solcuların takip edildiğine dair gizli belgeler dergide yayınlandıktan sonra hakkında “vatana ihanet” suçlamasıyla dava açıldı. Ağustos 1993‘te Almanya‘ya sığınma başvurusu yapmak zorunda kaldı. Özdemir, yayınlandığı gündem bu yana Evrensel gazetesine Almanya‘dan haberler ve köşe yazıları yazıyor. Münih Eyalet Mahkemesi‘nde devam eden NSU Davası‘nda kura çekimiyle akreditasyonu kabul edilen 50 gazeteci arasında yer alıyor ve buradaki yerini Neues Deutschland gazetesiyle paylaşıyor.

Bu durum doğal olarak en çok Erdoğan'a karşı muhalefet güçleri tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Birkaç ay öncesine kadar Almanya'nın Erdoğan'a koyduğu mesafeden memnun olan muhalefet güçleri şimdi öfkeli. Kısa sürede yapılan bu dönüşün arkasında hangi ekonomik ve siyasi çıkarların olabileceği sorgulanıyor.

Ziyaretin Erdoğan açısından en büyük anlamı en üst düzeyde, bütün protokollerin yerine getirilerek karşılanması. Çünkü Erdoğan'ın gerçekten böyle üst düzey bir karşılamaya ihtiyacı vardı. Yalnızlık ve güvensizlikten kurtulmaya çalışan Erdoğan'a Almanya böylece önemli bir yardımda bulundu. Zira, Türkiye ekonomisinin içine düştüğü durumun başlıca nedenlerinden birisi yabancı yatırımcıların Erdoğan'a duyduğu güvensizlik olduğu biliniyor. Bu nedenle, Hürriyet’ten Sedat Ergin’in yazdığı gibi »Böyle bir gezinin yapılabilmiş olması başlı başına önemli.«

Politik açıdan bakıldığında, gerilimdeki tansiyon düşmüş görünüyor. Ama tam anlamıyla bir normalleşmenin de olduğunu söylemek henüz erken. Bunun nedeni, Alman hükümetinin Erdoğan ile ilişki kurup kurmama isteğinden çok, Erdoğan’ın her an başka bir adım atma potansiyeli taşımasından kaynaklanıyor.

Ama, Almanya ekonomik çıkarları için yakın işbirliğinden başka bir seçeneğinin de olmadığının farkında. Bunu en çok Alman tekelleri istiyor. Denilebilir ki; Erdoğan’a asıl »siyasi güveni« görüştüğü tekel yöneticileri verirken, Merkel temkinli yaklaşımı, Steinmeier ise insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğü konusundaki eleştirileri temsil etti.

Buradan bakıldığında, üç ayak üzerinden bir denge kurulmuş görünüyor. Bundan sonra asıl belirleyici olanın tekel yöneticilerinin beklentileri ve önümüzdeki dönem atacakları adımlar olduğunu söylemek mümkün. Erdoğan için de belirleyici olan tekel yöneticileriyle yaptığı görüşmelerdi.

Alman basınında tam listesi henüz yayınlanmayan Erdoğan’la görüşen tekel yöneticilerinin isimleri Türk medyasında adeta reklam gibi yayınlandı. Erdoğan da her fırsatta Siemens ve Bosch’un yaptığı yatırımları övdü. Geçmişte Türk-Alman ilişkilerinde bir dönüm noktası olan Berlin-Bağdat demiryolu hattının güncelleneceğini söylerken, Siemens’in Türk demiryolları için alacağı 35 milyar Euro’luk ihaleye gönderme yapıyordu.

Türk basınına göre, toplantıya başta Allianz, Siemens, Bosch, Deutsche Bank, Commerzbank ve ThyssenKrupp olmak üzere toplam 21 büyük tekelin yöneticisi vardı. Bu da Erdoğan’ın Alman hükümetinden çok Alman tekellerine güven vermeyi önemsediğini gösteriyor. Zira, Türkiye’de önemli yatırımları olan bu tekellerin çekilmeleri durumunda krizin daha da derinleşeceğini herkes biliyor.

Sonuç olarak: Alman tekellerinin çıkarlarına bağlı gerçekleşen normalleşmenin faturası Türkiye’de otoriter rejime karşı mücadele edenlerden çıkarılacak. Bugüne kadar Almanya’nın Erdoğan’a tutumunu olumlu bulanlar şimdi tam bir hayal kırıklığı içinde. Dolayısıyla bundan sonra basına, demokrasi güçlerine, işçilere, Kürt halkına, Alevilere ve diğer inançlardan muhaliflere yönelik yapılacak baskıda Almanya'nın verdiği siyasi ve ekonomik desteğin, sattığı silahların rolü çok daha yüksek sesle ifade edilmesi gerekiyor.

Çünkü Alman hükümeti Erdoğan'ın misafir edilmesine karşı çıkan, muhalefetle dayanışma içinde olan Alman halkına değil, tekellerin isteğine kulak verdi. Durum bu kadar açık.

Das »nd« bleibt. Dank Ihnen.

Die nd.Genossenschaft gehört unseren Leser*innen und Autor*innen. Mit der Genossenschaft garantieren wir die Unabhängigkeit unserer Redaktion und versuchen, allen unsere Texte zugänglich zu machen – auch wenn sie kein Geld haben, unsere Arbeit mitzufinanzieren.

Wir haben aus Überzeugung keine harte Paywall auf der Website. Das heißt aber auch, dass wir alle, die einen Beitrag leisten können, immer wieder darum bitten müssen, unseren Journalismus von links mitzufinanzieren. Das kostet Nerven, und zwar nicht nur unseren Leser*innen, auch unseren Autor*innen wird das ab und zu zu viel.

Dennoch: Nur zusammen können wir linke Standpunkte verteidigen!

Mit Ihrer Unterstützung können wir weiterhin:


→ Unabhängige und kritische Berichterstattung bieten.
→ Themen abdecken, die anderswo übersehen werden.
→ Eine Plattform für vielfältige und marginalisierte Stimmen schaffen.
→ Gegen Falschinformationen und Hassrede anschreiben.
→ Gesellschaftliche Debatten von links begleiten und vertiefen.

Seien Sie ein Teil der solidarischen Finanzierung und unterstützen Sie das »nd« mit einem Beitrag Ihrer Wahl. Gemeinsam können wir eine Medienlandschaft schaffen, die unabhängig, kritisch und zugänglich für alle ist.