Erdoğan, Demirtaş’tan neden bu kadar korkuyor?
»Her şeyin muktediri«, »tek adam« Erdoğan bir taraftan çok güçlü görünürken, diğer taraftan güçsüz olduğunun da farkında. İç ve dış politik gelişmeler nedeniyle kontrolü kaybetmenin korkusu içinde. Bu nedenle, şu günlerde 2019’u beklemeden erken seçimlerin yapılabileceği tartışılıyor. Gelişmeler, Türkiye’de her an her şeyin olabileceği yönünde. Baskının anamuhalefet partisi CHP’ye kadar genişlemesi de bunun işareti.
Mesele seçim olunca, Erdoğan’ın en çok korktuğu liderlerin başında elbette Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve onun temsil ettiği demokratik, sol, ilerici muhalefetinin olduğunu söylersek çok da abartı yapmış olmayız.
Geçen hafta Ankara’da görülmesi gereken Demirtaş’ın davasında olanlar da bunu kanıtlıyor. Seçim meydanlarında, parlamento kürsüsünde yaptığı konuşmalar nedeniyle hakkında açılan soruşturmalardan ötürü 4 Kasım 2016’da Diyarbakır’daki gözaltına alınan, sonra tutuklanan Demirtaş hakkında toplam 142 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Halen meclisteki üçüncü büyük partinin eşbaşkanı ve milletvekili olan Demirtaş hakkında Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, tutuklandıktan 399 gün sonra, nihayet 7 Kasım günü başladı.
Yücel Özdemir 1968‘de Varto’da doğdu, Köln‘de yaşıyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nde okuduğu sırada Evrensel Gazetesi‘nin önceli olan haftalık haber-yorum dergisi “Gerçek”te sorumlu yazıişleri müdürü olarak gazeteciliği başladı.
Ordu içerisinde Kürtlerin, Alevilerin ve solcuların takip edildiğine dair gizli belgeler dergide yayınlandıktan sonra hakkında “vatana ihanet” suçlamasıyla dava açıldı. Ağustos 1993‘te Almanya‘ya sığınma başvurusu yapmak zorunda kaldı. Özdemir, yayınlandığı gündem bu yana Evrensel gazetesine Almanya‘dan haberler ve köşe yazıları yazıyor. Münih Eyalet Mahkemesi‘nde devam eden NSU Davası‘nda kura çekimiyle akreditasyonu kabul edilen 50 gazeteci arasında yer alıyor ve buradaki yerini Neues Deutschland gazetesiyle paylaşıyor.
Buna başlamak denirse...
Dava Ankara’da, sanık Yunanistan sınırındaki Edirne’deki cezaevinde. Mahkemeyle sanığın kaldığı cezaevi arasındaki mesafe 728 km. Arabayla 9-10 saatlik yol. Bu uzun yolculuğu kelepçeli yapması dayatılıyor.
Demirtaş, haklı olarak önce Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBIS), yani »canlı görüntülü bağlantı« yoluyla duruşmaya katılmayı, sonra kelepçeli götürülmeyi reddedince, dava da Demirtaş’sız görüldü.
Türkiye ve dünyanın pek çok ülkesinden dayanışma amacıyla Ankara’ya gidenler içeriye alınmadığı gibi jet hızıyla »Tutukluluk halinin devamına, bir sonraki duruşmanın 14 Şubat’a ertelenmesine, sanığın duruşmaya getirilmesine« karar verildi.
Muhtemelen önümüzdeki duruşmada da benzer gerekçeler öne sürülerek Demirtaş, bizzat mahkeme karşısına çıkarılmayacak. Çıkarılmadıkça hapiste tutma süresi de uzayacak.
Normal bir ülkede sanıklar yargılamanın olduğu kentlerdeki cezaevlerinde tutulurlar. Savunma haklarından yararlanmaları için olanaklar sağlanır. Çünkü, mahkeme karar vermediği sürece suçsuz olduğundan hareket edilir. Ama Türkiye normal olmadığı için en temel savunma hakkı bile ortadan kaldırılmış. Sanık baştan itibaren suçludur. Demirtaş için ise »adalet« olmadığı gibi »yargı« da yok. Diyarbakır’da konuşan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye Raportörü Emma Sinclair Webb, »Demirtaş’ın davası Türkiye’nin özetidir« derken pek de haksız sayılmaz.
Olanlara baktığımızda, Erdoğan rejiminin Demirtaş’a sıradan bir sanık gözüyle bakmadığını, buna göre bir yargılama süreci başlattığını gösteriyor. Demirtaş sahsında Kürt halkının, Türkiye’nin demokratik muhalefetine önemli bir darbe indirilmek isteniyor.
Demirtaş’ı diğer Kürt siyasetçilerden ayıran en önemli özelliklerin başında Türk halkının da sevdiği, hak verdiği bir siyasetçi olmasıdır. Sürekli Türk halkını gözeterek mesajlar veren, barış dilini öne çıkaran, onların Kürtleri anlamasına yardım eden bir çizgiyi esas alıyor ve bunda başarılı da olduğu söylenebilir. Ayrıca, üslubu ve tarzı sürekli halka bağıran Türk siyasetçi profilini de aşıyor.
Bu nedenle sadece Kürtler, solcular, Aleviler değil aynı zamanda muhafazakar, hatta milliyetçi seçmenlerden de oy alıyor ya da takdir topluyor. Bir yıldan fazla bir süredir içeride olmasına rağmen, bu duruşunu hiç bozmadı ve yazdığı öyküler, çizdiği resimlerle mesajlarını iletmeye devam ediyor.
Bütün bunlardan ötürü Demirtaş ve Türkiye’nin demokratik muhalefeti Erdoğan’ı önemli ölçüde tedirgin ediyor. 7 Haziran 2015’te yapılan genel seçimlerde Erdoğan’ın partisi AKP, 13 yıl aradan sonra ilk kez tek başına hükümet olmayı başaramamıştı. HDP’nin yüzde 13 oy ve 80 milletvekili çıkarması sayesinde. Erdoğan ikinci bir 7 Haziran’ı yaşamamak için, Türk halkının da barış mesajları dolayısıyla sevdiği Demirtaş’ı rehin almaya devam edecek.
Bu nedenle Demirtaş ve diğer tutuklu siyasetçilerin özgürlüğü için uluslararası destek büyük bir önem taşıyor.
Das »nd« bleibt gefährdet
Mit deiner Hilfe hat sich das »nd« zukunftsfähig aufgestellt. Dafür sagen wir danke. Und trotzdem haben wir schlechte Nachrichten. In Zeiten wie diesen bleibt eine linke Zeitung wie unsere gefährdet. Auch wenn die wirtschaftliche Entwicklung nach oben zeigt, besteht eine niedrige, sechsstellige Lücke zum Jahresende. Dein Beitrag ermöglicht uns zu recherchieren, zu schreiben und zu publizieren. Zusammen können wir linke Standpunkte verteidigen!
Mit deiner Unterstützung können wir weiterhin:
→ Unabhängige und kritische Berichterstattung bieten.
→ Themen abdecken, die anderswo übersehen werden.
→ Eine Plattform für vielfältige und marginalisierte Stimmen schaffen.
→ Gegen Falschinformationen und Hassrede anschreiben.
→ Gesellschaftliche Debatten von links begleiten und vertiefen.
Sei Teil der solidarischen Finanzierung und unterstütze das »nd« mit einem Beitrag deiner Wahl. Gemeinsam können wir eine Medienlandschaft schaffen, die unabhängig, kritisch und zugänglich für alle ist.