Türkiye 'suikast cumhuriyeti' mi oluyor?
2017'yi bitirirken Türkiye'de en çok konuşulanların başında istihbarat örgütü ya da rejime bağlı »vatandaşların« muhaliflere karşı suikast ve saldırı düzenleyebileceği geliyordu. HDP Milletvekili Gara Paylan'ın gündeme getirdiği ve önemli bir tartışma yaratan açıklaması, Türk istihbarat örgütünün (MİT) yurtdışında yaşayan Türkiyeli muhaliflere, Alevilere, Ermenilere yönelik suikast planlaması yaptığı ve bir liste hazırlandığı yönündeydi.
Zur deutschen Version dieses Kommentars: »Erdogans langer Arm«
Yücel Özdemir 1968‘de Varto’da doğdu, Köln‘de yaşıyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nde okuduğu sırada Evrensel Gazetesi‘nin önceli olan haftalık haber-yorum dergisi “Gerçek”te sorumlu yazıişleri müdürü olarak gazeteciliği başladı.
Ordu içerisinde Kürtlerin, Alevilerin ve solcuların takip edildiğine dair gizli belgeler dergide yayınlandıktan sonra hakkında “vatana ihanet” suçlamasıyla dava açıldı. Ağustos 1993‘te Almanya‘ya sığınma başvurusu yapmak zorunda kaldı. Özdemir, yayınlandığı gündem bu yana Evrensel gazetesine Almanya‘dan haberler ve köşe yazıları yazıyor. Münih Eyalet Mahkemesi‘nde devam eden NSU Davası‘nda kura çekimiyle akreditasyonu kabul edilen 50 gazeteci arasında yer alıyor ve buradaki yerini Neues Deutschland gazetesiyle paylaşıyor.
Paylan, düzenlediği basın toplantısında bu konuda önemli bilgilerin olduğunu, devletin belli kurumlarıyla bu bilgileri paylaştığını, en önemlisi de acil önlem alınmasını istiyordu. Haklı olarak Ermeni gazeteci Hrant Dink ve Paris'te üç Kürt kadının öldürülmesini hatırlatıyordu.
Açıklamanın ardından Ankara Başsavcılığı soruşturma başlattı ve Paylan'ı dinlemeye karar verdi. Umarız bu formaliteyle sınırlı kalmaz.
Paylan'ın gündeme getirdiği iddialar önemli. Ancak Almanya'da yaşayan Türkiyeli muhalifler bunların »iddiadan« çok somut gerçek olduğunu biliyor. Eylül atında Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde görülen davada MİT bağlantılı M. Fathi S.'nin para karşılığında üst düzey Kürt siyasetçilerle bağ kurarak suikast planı yaptığı ortaya çıkmıştı.
Her ne kadar mahkemede MİT ile bağlantısı üzerinde pek durulmasa da üst Kürt siyasetçilerle Almanya ve Belçika'da »gazeteci« sıfatıyla bağ kurduğu biliniyor. Hayat arkadaşının verdiği bilgiler bu yönde.
Hedefteki Kürt siyasetçi Yüksel Koç, S.'nin »ölüm listesinde« dokuz kişinin olduğunu açıklamıştı. Paylan'ın sözünü ettiği liste büyük olasılıkla bu olsa gerek.
Benzer şekilde, 2015'te Koblenz Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde görülen Muhammed Taha Gergerlioğlu davasında da Türk devletinin Almanya'da muhaliflere yönelik ciddi operasyonlar planladığı görülmüştü.
Başbakanlığı döneminde Erdoğan'ın danışmanları arasında yer alan Gergerlioğlu'nun MİT'te üst düzey görevli olduğuna dair çeşitli iddialar var. Bu davada da Alman istihbaratının elinde çok fazla güçlü bilgi ve belge olmasına rağmen Gergerlioğlu, 70 bin Euro karşılığında serbest bırakıldı.
Bunlar elbette MİT'in Almanya'daki yeni cinayet ve eylem planları değil...
Bundan tam 23 yıl önce, 31 Aralık 1994'te Rheinland-Pfalz'daki Germersheim'de ilginç şekilde üç TKP/ML üyesi öldürülmüştü. Türkler tarafından işletilen »Hardcore« adlı oyun salonunu soymak isteyen dört TKM/ML üyesinden üçü o sırada Türkiye'den gelen bir özel tim tarafından katledildi. İddianamede adı »Mister X« diye geçen 36 yaşındaki Fehmi T.'nin konsolosluk ve büyükelçilikle bağlantılı olduğu biliniyordu. Sonunda Fehmi T. »Nefsi Müdafaa / Notwehr« denilerek üç kişiyi öldürmekten ceza almadı, elini konunu sallayarak Almanya'yı terk etti.
Federal Hükümet tarafından kısa bir süre önce Sol Parti fraksiyonun soru önergesine verilen yanıtta Almanya'da güçlü bir »Erdoğan Ağı«nın olduğu kabul ediliyor. Bu ağ sanıldığından da karmaşık ve tehlikeli. Sıradan muhafazakar vatandaştan imama, Almanyalı Osmanlılar'dan resmi MİT elemanlarına kadar uzanan bir »tehlike çemberi« var.
Bu çember Türkiye'deki gelişmelere bağlı olarak Almanya'da da hızla harekete geçebilir ve sanıldığından tehlikeli olabilir.
Buna karşı Almanya'nın yapması gereken, Türkiyeli bütün muhaliflerin can güvenliğini sağlamak için Ankara'dan yönlendirilen her türlü paramiliter, istihbarat örgütlenmesini dağıtmaktır.
Çünkü, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra çıkarılan bir Kanun Hükmünde Kararname ile artık devletin resmi güvenlik görevlisi olmasına gerek olmadan, »sıradan vatandaşlar«ın da »terör« eylemi saydığı bir gelişmeye karşı kendisine vazife çıkararak harekete geçme, karşı çıktığı kişi ve kurumu ortadan kaldırmaya hak veriyor ve bunu kullananlar cezasız bırakılıyor. Bu açıkça Türkiye'nin muhaliflere karşı »suikast cumhuriyet«nde dönüşmesi anlamına geliyor.
Muhalifler tarafından »iç savaş davetiyesi« diye değerlendirilen bu gelişmeden Almanya'daki Türkiyeli muhaliflerin etkilenmemesi için Almanya'nın zaman geçirmeden önlem alması gerekiyor.
Das »nd« bleibt. Dank Ihnen.
Die nd.Genossenschaft gehört unseren Leser*innen und Autor*innen. Mit der Genossenschaft garantieren wir die Unabhängigkeit unserer Redaktion und versuchen, allen unsere Texte zugänglich zu machen – auch wenn sie kein Geld haben, unsere Arbeit mitzufinanzieren.
Wir haben aus Überzeugung keine harte Paywall auf der Website. Das heißt aber auch, dass wir alle, die einen Beitrag leisten können, immer wieder darum bitten müssen, unseren Journalismus von links mitzufinanzieren. Das kostet Nerven, und zwar nicht nur unseren Leser*innen, auch unseren Autor*innen wird das ab und zu zu viel.
Dennoch: Nur zusammen können wir linke Standpunkte verteidigen!
Mit Ihrer Unterstützung können wir weiterhin:
→ Unabhängige und kritische Berichterstattung bieten.
→ Themen abdecken, die anderswo übersehen werden.
→ Eine Plattform für vielfältige und marginalisierte Stimmen schaffen.
→ Gegen Falschinformationen und Hassrede anschreiben.
→ Gesellschaftliche Debatten von links begleiten und vertiefen.
Seien Sie ein Teil der solidarischen Finanzierung und unterstützen Sie das »nd« mit einem Beitrag Ihrer Wahl. Gemeinsam können wir eine Medienlandschaft schaffen, die unabhängig, kritisch und zugänglich für alle ist.